10 Haziran 2010 Perşembe

Ustasından, karpuz seçmenin incelikleri

Ustasından, karpuz seçmenin incelikleri

--------------------------------------------------------------------------------

Ustasından, karpuz seçmenin incelikleri
Hem kesmece, hem tutmaca
Karpuz mevsimi başladı, içimiz serinledi. Araştırmacı karıştırmacı gazeteci arkadaşımız H. Salih Zengin’de fırsat bu fırsattır deyip kendini İstanbul Meyve ve Sebze Hali’ne attı. İyi karpuz seçmenin, keleğe gelmemenin püf noktalarını kendi üslubuyla aktaran arkadaşımız, kamyondan büyük maharetle karpuz indiren işçileri de mercek altına aldı.

Karpuzu atanın mı yoksa tutanın mı daha önemli olduğunu bizzat test eden arkadaşımız, kendi tarpuz tutma denemesinde ise pek başarılı olamayarak bir çok karpuzun hakkından geldi.

Karpuz attım tutan yok, ağrın nedir diyen yok
Aklıma karpuz kabuğu düştüğünden değil, bizzat mesleğin inceliklerini merak ettiğimden dolayı ağrısız başıma iş aldım. Yol kenarlarında lüküs lambalarıyla aydınlatılan kamyonların üzerindeki karpuzları görünce ‘kelek’ sezonuna veda ettiğimize hükmedip İstanbul Sebze ve Meyve Hali’nin hallerini incelemek için yola düştüm. Her gün onlarca karpuz yüklü kamyonun giriş yaptığı halde karpuzcuları ararken içi geçmiş karpuza döndüm desem yeridir. Kamyonların, pikapların, minibüslerin arasından yol bulmaya çalışmak değme ekstrem sporlara taş çıkartıyor. İnsana yüksek duygular ilham ediyor. Şahsen kahramanlık ve cesaretle yoğrulmuş özüme ‘Bungle jumping mi İstanbul Hali’nin içinde gezinmek mi?’ deseler hiç düşünmeden ikincisini tercih ederim. Hal içinde gezinmeyi ne iskeleye yanaşmaya çalışan vapurdan uzun atlayışla ne de torpido ile balık avlamakla değişirim.

Spor dersen aha burada, uzağa gitmeyin. Üç ay boyunca kamyondan atılan karpuzları yakalasan hem en kralından kas yapar hem de harçlığını çıkarırsın. Ben de izlemeye gelirim. Empatimden mi sporseverliğimden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama ne zaman kamyondan karpuz atan birilerini görsem kilitlenip kalıyorum. Yan ekrana halterde dünya rekoru deneyen Naim Süleymanoğlu’nu koy ilgimi çekmez. Oturur karpuz indiren işçileri izlerim. Gerçi bu empati genlerimizde var. Psikiyatrist olsam inşaatta çalışan dozer ve kepçeleri izleyenlerle aramdaki benzerlikleri de sıralardım ama neyse ki elimde bu sahada sahip olduğum bir belge yok.

Hangisi zor?
Kamyondan çifter çifter atılan karpuzları aynı marifetle havada yakalayıp yanındakine göndermek, en hafifinden FBI’ın hacker araması işine benzer. İkisi de zor... Ne hacker’ın IP adresi yerinde durur ne de üzerinize doğru gelen karpuzun ivmesi. İyi kaslara sahip olmak kadar karpuza kilitlenmek de işin püf noktası. Sekiz onar kiloluk iki karpuzu (ki bunun havadan hızlanarak gelmesiyle kazandığı ağırlığı hesap etmek fizikçilere düşer) elde ustalıkla sabitlemek nereden baksanız ‘Türkiye sizinle gurur duyuyor’ diye tempo tutmayı elzem kılar. Şahsen kamyondan karpuz indiren iki yiğidi Milli Takım’a kaleci diye dikip ‘Euro ya Türkiye’ desen iş görür, hangi kilometre hızıyla gelirse gelsin bütün şutlar etkisiz kalır.

İşi biraz öğreneyim, hiç olmazsa elimde altın bir bilezik olsun diye girdiğim karpuz yüklü kamyonun altında en fazla beş dakika dayandım. Kollarımın ve bacaklarımın acısına yanmayı geçtim, kırdığım karpuzlara acıdım. Bana biraz daha sabretseler, Adana’da iki dönümden elde edilen hasadın ocağına karpuz çekirdeği dikecektim. Gerçi kırılan karpuzların kelek çıkmadığını görmek de beni mutlu etti, o da ayrı mesele.

On yıldır halde karpuz taşıyan Hamdi Çiçek, bu zaman kadar en az bir kamyon karpuzu telef ettiğini söyledi de içim rahatladı. 35 yıldır halde çalışan Hüseyin Özsoy ise işin sırrını fısıldadı: “Ben ilk karpuzu Merkez Efendi’de atıp tutmuştum. 35 yıl boyunca kırdığım karpuz bir kamyon çıkmaz. Bir kere parmağımı kırdım. Atmak da marifettir tutmak da. Tek taraflı olmaz. Atan nasıl atarsa atsın önemli olan onu yakalamakta.” Bunları duyunca içim rahatladı. Kabahatin tamamını karpuz atana yükleyip vicdanımı teskin ettim. 12 yıldan bu yana Malatya’dan her yaz halde karpuz taşımak için gelen Hüseyin Aslaner ise adeta bana meydan okudu: “Alıştıktan sonra atması da tutması da kolaydır. Ne kadar büyük olursa olsun çift çift her karpuzu tutarım, yeter ki dengeli gelsin. Her gün 30-50 ton karpuz indiriyoruz.”

Peki kavun tutmakla karpuz tutmak arasında fark var mı? Malatyalı Hüseyin Özsoy bu kritik soruya noktayı koydu: “Kavun tutmak daha tehlikeli. Karpuzu elinden kaçırırsan kırılır ama kavunu elinden kaçırırsan ve bir yerine çarparsa çok tehlikeli. Taş gibi ağırdır.” Bu sektöre gönül verenlere duyurulur. Euro 2008 maçlarından sonra eski kabzımallardan Erman Toroğlu’ndan da konuyla igili ayrıca bir yorum alırsak mevzuyu serinletmiş oluruz.

Yeni başlayanlar için kelek karpuz seçmeme yöntemleri
Karpuz dediğin içi kırmızı, dışı yeşil diye bildiğinden çok daha öte bir şey. Karpuz tutmak ayrı bir sanatsa, karpuz seçmek bambaşka bir sanat. Bu konuda takıntımızın olduğu malum. Yoldan kimi çevirip sorsanız kendini dünyanın en iyi karpuz seçicisi olarak görür. Fakat işin aslı öyle mi? Değil... Bir kere kabak karpuz almamak için mevsimini bekleyeceksin. Yol kenarına nisan ortasında park eden ilk karpuz kamyonuna yaklaşırsan eve iki kilo toz şeker alıp gitmen gerekir. Mayıs ayından temmuza kadar Adana ve Hatay karpuzunu, sonrasında Trakya, Ödemiş, Balıkesir, Karacabey, Manisa, Gölmarmara, Torbalı karpuzlarının tezgâha dizilmesini bekleyeceksin.

Öyle enseye tokat atar gibi karpuza iki 'şap şap' yaparak karpuzun iyisini anlayacağını hesap ediyorsan keleğin önde gidenisin. Literatürünü bilmiyorsan hiç yanaşma, karpuzcunun ya da kabzımalın insafına güven. Bunun tayt karpuzu var, topak olanı var. Kurşun geçirmez kadar ağır olanına gülle, rengine göre seçilenine ferik, sürme diyorlar. Hey yavrum hey, sen de iki şap şapla tarih yazmaya çalışıyorsun. Devam et bakalım.

Kelek karpuzu doğrudan fark etmenin imkanı yok. Ancak ortasında sararmışlık bulunan karpuzları tercin edin. Kabzımallar buna 'ayna vermek' diyor. Sarılı karpuzu gözü kapalı alın. Gözünüzü madem kapatmaya kararlısınız o zaman bir sır daha vereyim. Karpuzu kulak mesafesine kadar kaldırın, ağırsa siz eğilin. Bir elinizle tutup, diğer boştaki elinizdeki işaret parmağını kullanarak karpuza bir perküsyoncu gibi periyodik ritimlerle vurun. Tok ses geliyorsa karpuzu alın. Ancak bunun içi geçmiş olma ihtimaline karşı bir karpuz daha seçin.

Karpuzun şekli de önemli derler ama inanmam. Hem böyle boksçuların ensesi gibi yuvarlak olanını da denedim, basketbolcu gibi uzun olanını da, şekil çok da önemli değil. Yamru yumru bir karpuz bile güzel çıkabilir. Ama boyu küçük, sapı taze ve kabuk rengi açık karpuzlardan uzak durun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder