31 Ağustos 2009 Pazartesi

Ankara'da Arda Turan Sevgisi




Palavra Palavra Palavra


Şu ana kadar uydurma haberlere prim vermediğini gördüğüm ve güvenilir olarak kabul ettiğim NTVSPOR da en son Sercan haberinden dolayı yalan haber furyasına katılmış oldu. Benim ilk önce NTVSPOR'da gördüğüm sonra diğer spor portallarının alıntıladığı haber sonrasında ortalık birbirine karıştı. Antu.com'da "Fenercell'ime mesaj geldi Sercan bizde" diyen Fenerlileri mi istersiniz, ekşisözlükte ve ScoutGS'de üzülen Galatasaraylıları mı.. Transferin bitmesine iki gün kala herkesi komaya soktu NTVSPOR. Bence Fuat Akdağ'dan bir açıklama gerekiyor. Ne dersiniz?

PATATES KAVURMASI

Sahur için çok ideal bir yemek bence.Hem hafif hem tok tutuyor.
Malzemeler:
  • 4-5 patates
  • 1 adet kuru sogan
  • 3 adet yeşil biber
  • 1 yemek kaşıgı biber salçası
  • Bolca kuru nane
  • tuz,kırmızbiber varsa reyhan
  • sıvıyag

Patatesleri haşladıktan sonra eziyoruz.Yemeklik dogranmış sogan ve yine yemeklik dogranmış yeşil biberleri sıvıyagda kavuruyoruz.Kavrulduktan sonra içine biber salçasını ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz.En son olarak içine bolca nane ve diger baharatları ekleyip bir defa karıştırdıktan sonra altını kapatıyoruz ve içine ezilmiş patatesleri ekliyoruz.İyice malzemeleri patatese yedirdikten sonra servis tabagına alıyoruz.

Afiyet olsun.

30 Ağustos 2009 Pazar

Ankaragücü Gökçek'in oldu


Uzun zamandır beklenen oldu. Ankaragücü-Ankaraspor güç birleşiminin ilk adımı olarak Ahmet Gökçek Ankaragücü başkanı seçildi. Ankaragücü 100. yılında sırtını Gökçek'e, yani Belediye'ye, yani AKP'ye, yani devlete bağlamış oldu. Tabi Ankaragücü tarihini bilenler buna çok da şaşırmayacaktır! Kenan Evren hasta yatağında gülümsüyordur belki de.
Peki bundan sonra ne olacak. Ankaragücü'nün ilk dörde girecek bir takıma dönüştürülme projesinin ilk ayaği olarak görülüyor bu hamle. Konuşulanlar arasında oyuncu ve teknik direktör değişiklikeri var. Fakat her şey bu kadar kolay değil. Bu iş çok "Türk İşi", yani son dakikada yapıldı. Bu sene Ankaraspor Ankaragücü maçları nasıl oynanacak? Federasyon'un bu çaktırmadan yapılan birleşme hareketine ve sonrasını tepkisi ne olacak? Ve en ilginci Ankaragücü taraftarları bu değişimi kolay hazmedebilecek mi?

Not: Daha önce Ahmet Gökçek'in başkan olacağını buradan duyurmuştuk.

kızımın tığ işi bolerosu..








Tığ İşi Ponponlu Bebek Battaniyesi



27 Ağustos 2009 Perşembe

Çikolata ile mükemmel cilt bakımı

Çikolatalı Cilt BakımıCilt bakımı ve yüz maskelerinin ana maddeleri her geçen gün daha doğal mazlemelere doğru yöneliyor. Aynı zamanda kozmetik ürünlere bağlı maskelerinde cilt için faydalı olanlarıda bulunmaktadır. Her cilt için uygun olan doğal maskeleri hazırlamak mümkün… Doğada cildiniz için her şey var


Son zamanlara kadar aknelerden sorumlu tuttuğumuz, bizi şişmanlattığı için suçladığımız ve bir zaaf olarak gördüğümüz çikolatanın, gün gelip de kozmetik ürünlerin içine gireceğini kim hayal edebilirdi? Doğrusu kakao taneleri Avrupa ila tanıştığı 16. yy dan bu yana bazen göklere çıkarıldı, kimi zaman da yerden yere vuruldu. Ama giderek itibarı artmaya devam ediyor. Özellikle bitter çikolatalar, artık güçlü antioksidanlar olarak aklandılar. Hatta yeşil çay ve şarapla birlikte anılmaya başladılar.

ÇİKOLATA ŞARAP GİBİDİR
İyi bir çikolata, nadide bir şaraba benzer. Yapılış süreçleri, koku ve renginin önemi, tadım törenleri, tanımlanışları şarabı çok andırır. Saf bir siyah çikolatada bol miktarda polifenoller, magnezyum, potasyum, fosfor ve E vitamini bulunur. Gerçekten bazı araştırmalar kakaodaki antioksidanların kırmızı şarap ve yeşil çayla mukayese edilebilecek kadar güçlü olduğunu belirtiyorlar.

Şarapta da çikolatada da polifenoller bulunur. Polifenoller zararlı kolesterolü azaltmayı başaran güçlü antioksidanlardır. 40 gr. siyah çikolatada bulunan ortalama polifenol miktarı, 140 ml (bir kadeh kadar) kırmızı şaraptakine eşittir. Kleopatra’dan bu yana şarabın cilde ne kadar yararlı olduğu biliniyor. Ardından yeşil çay kozmetikleri yayıldı ve şimdi de sıra çikolata kremlerinde!

Çikolatalı Cilt BakımıKAKAO YAĞI CİLDİ YUMUŞATIR
Kakao yağı gerçekten iyi bir nemlendiricidir. Ciltteki en belirgin etkisi onu yumuşatması, ince kırışıklıkları düzeltmesidir. Kakaodaki zengin antioksidanlar büyük bir ihtimalle cilt proteinlerini besler. Bazı doktorlar kakao moleküllerinin cildin alt tabakasına geçemeyecek kadar büyük olduğunu söylüyorlar ve etkisinden kuşku duyuyorlar. Ama cildi yumuşattığı kesindir. Yıllar önce kakao yağını bronzlaşmak için kullanmıştım. O zamandan kendi deneyimimle bu etkisini tanıyorum.

Kozmetik dünyası bütün bunları tartışmaya ve araştırmaya devam ede dursun, biz çikolatayı cildimize sürmeyi deneyebiliriz. En azından cildimizi yumuşatır ve ruhumuzu okşar. SPA’larda tüm vücuda çikolata masajı yapılıyor..

Çikolata maskesi özellikle olgun ciltlerde harikalar yaratır. O güzel kokusunun aroma-terapik etkisi de yanımıza kar kalır..

HAZIRLANIŞI:
Yarım bardak kakao
Bir çorba kaşığı süt kreması
Bir tatlı kaşığı bal

Bunlar temel malzemelerdir. İsterseniz içine yulaf unu, ezilmiş badem ve 1-2 damla da sızma zeytinyağı veya badem yağı ilave edebilirsiniz.

Diğer bir seçenek de bitter çikolatayı biraz zeytin yağı ile birlikte buharda eritip sürmektir..

Malzemeyi güzelce karıştırıp, sürülebilir bir kıvam elde edince, yüzünüze, boynunuza, dekoltenize hatta isterseniz tüm vücudunuza uygulayın. Onbeş dakika bekleyin, sonra da ılık su ile yıkayın. Cildinizin kadifemsi bir yumuşaklık kazanacağına emin olabilirsiniz..

SAF ÇİKOLATA BİR HAZİNEDİR
İdeal bir çikolatanın rengi siyahtır, içindeki kakao oranı % 50’yi geçer ve sadece kakao yağı ile yapılır. % 70 veya daha fazla çikolataya rastlarsanız mutlaka tadına bakın. Tahmin edeceğiniz gibi, bu gerçek bitter çikolatadır. Ve korkmayın, bu çikolata sağlıklı bir gıdadır. Üstelik de nefistir!

Saf siyah çikolatada bol miktarda polifenoller, magnezyum, potasyum, fosfor ve E vitamini bulunur.

▪ Örneğin 100 gram siyah çikolatada 400 mg. Potasyum vardır. Günlük potasyum ihtiyacımızın 500-3000 mg. olduğunu hesaba katarsak, çikolatanın özellikle sporcular için neden bu kadar değerli bir gıda olduğunu anlarız.
▪ Magnezyuma gelince, günlük gereksinimimiz 350 mcg. kadardır. 100 gr. saf çikolatada ise 200 mcg. Magnezyum bulunur..

Çikolatalı Cilt BakımıÜRÜNLERE DİKKAT:
Tabii bütün bunlar saf kakao, kakao yağı ve bir parça lesitin içeren siyah çikolata için geçerlidir. Raflarda gördüğümüz her çikolata paketi için aynı şeyleri söyleyemeyiz. ..

Gofretler, sütlü çikolatalar, çeşitli barlar, çikolata ile süslenmiş şekerlemelerden başka bir şey değildirler. Hele beyaz çikolata tam bir şeker ve yağ zehiridir. Hiç kakao içermez. Besin değeri sıfıra yakındır. Bazı karışık çikolatalarda tereyağı, hindistan cevizi ve palmiye yağlarının bulunması da olasıdır. Bunlar kolesterolü yükselten ve damar sertliğine yol açan zararlı yağlardır.

SİYAH ÇİKOLATA!
Aşırı tüketilen her şey gibi çikolata da sorun yaratabilir. Size tavsiyem, canınız çekince 2-3 parçacık sahici bitter çikolata yemenizden ibarettir. Ama bu anı sakın geçiştirmeyin! Çikolatanızın hakkını vermek için onu; oda sıcaklığında, önce koklayarak, sonra ağzınızda eriterek yavaşça ve keyifle yiyin. Çok özel bir sorun olmadıkça, bu kadarcık saf çikolatanın size hiçbir zararı olmaz.

50,000!!!


Takip eden ve katkıda bulunan herkese çok teşekkürler...
Ç.K.

Gözünüz gibi bakın


Ramazan ayında uzun süreli açlık ve susuzluk en çok hangi organı etkiliyor?
Dünya Göz Hastanesi operatörlerinden Dr. Füsun Uzunoğlu,"Uzun süreli açlık ve susuzluk, diyabetlileri olumsuz etkiliyor. Bu nedenle Ramazan ayında oruç tutan diyabetliler mutlaka doktor kontrolünde olmalı. Ayrıca bir diyabetlide oruç tutulması nedeniyle zarar görecek organlar arasında ilk sırayı göz alıyor" dedi.

Dr. Uzunoğlu, Ramazan ayında oruç tutan şeker hastalarını, dikkat etmeleri gereken konularda uyardı. Drk. Uzunoğlu, “Diyabetli hastaların yaklaşık 1/3’ünün, doktorların uyarılarına rağmen oruç tuttuğunu ve önemli bir kısmının da geleneksel nedenlerle ve kan şekerinin aşırı düşmesi nedeniyle Ramazan ayında daha fazla tatlı tükettiklerini dile getirdi” dedi. Uzun süreli açlık ve susuzluğun, insülin kullanan hastalarda hipoglisemi (kan şekerinin aşırı düşmesi) atağına neden olabileceğini söyleyen Dr. Uzunoğlu, hastaların terleme, tireme, baş dönmesi, dudaklarda uyuşma, dikkat bozukluğu, bulanık görme ve sinirlilik gibi rahatsızlıklarının olacağını bildirdi.

-DOKTOR KONTROLÜ ŞART-

Dr. Uzunoğlu, Tip II diyabetli hastalarda kabul edilebilir bir riskle kontrollü olarak oruç tutmaya izin verilirken, Tip I diyabetli hastalar, kan şekeri düzensiz olan hastalar, dejeneratif bir hastalığı olanlar, hamileler ve yaşlıların oruç tutmaması gerektiğini belirtti. Dr. Uzunoğlu, “Diyabetli hastaların oruç tutmaları durumunda mutlaka doktor kontrolü altında olmaları gerektiğini ve henüz diyabet tanısı konmamış sağlıklı kişilerin de oruç tutmaya başlamadan evvel açlık kan şekeri ile tokluk kan şekerini ölçtürmesi gerektiğini” ifade etti.

-DİYABETLİLER, GÖZE DİKKAT-

Dünyada körlüğe sebep olan hastalıklar arasında en başta diyabetin bulunduğunu hatırlatan Dr. Uzunoğlu, şunları söyledi:
“Kan şekerindeki düzensiz iniş ve çıkışlar, organları olumsuz etkilemektedir. Gözde etkilediği en önemli organ ise RETİNA (gözün görme hücrelerinden oluşan tabaka)dır. Retina’daki hastalık noktasal kanamalar ve damar çeperlerinde mikro-baloncuklar şeklinde başlar ve damar tıkanıklıkları, sızıntılar, yeni-damarlanmalar ve ani göz içi kanamaları, yırtıklar ile devam eder. Şeker hastalarının yüzde 80-90’ında retinada bu hastalığın en geç 10 yılda ortaya çıktığını biliyoruz. Diabet tanısı almış olan hastaların 6 ay -1 yıl aralarla hiçbir yakınmaları olmasa da retina muayenesi olmaları bu nedenle büyük önem taşır. Diabetik Retinopati adı verilen bu hastalıkta erken teşhis başarılı bir tedavi için öne taşır.”

-GÖZDE AŞIRI KAŞINTI, ŞEKER HASTALIĞI HABERCİSİ-

“Şekerin yükselmesi ile gözde kaşıntılar meydana gelebilir. Bunlar basit göz damlalarıyla rahatlatılabilir. Aynı şekilde, Göz tansiyonu (glokom) da şeker hastalarında önemlidir. Bu hastaların aynı zamanda tansiyonu ve kolesterol gibi sorunlarının olması, ayrıca kullandıkları tansiyon ilaçları, göz tansiyonu fazla yükselmese de görme sinirinin beslenmesini bozmakta, hastayı glokoma bağlı görme kaybına (normal tansiyonlu glokom) daha hassas hale getirmektedir.

Hamilelikte ise şeker hastalığına bağlı retinopatinin hormonal nedenlerle daha hızlı ilerlediği bilinmektedir. Bu nedenle retina muayenesi bu hastalarda sık sık tekrarlanmalıdır.”

Vücut büyürse beyin küçülür







ABD'li uzmanların araştırmasına göre, obez insanların beyin dokusu normal kilodakilere oranla yüzde 8 küçük ve 16 yıl yaşlı görünüyor


Aşırı kilo beyne zarar veriyor... 'Human Brain Mapping' adlı tıp dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, obez insanların beyin dokusu, normal kilodaki insanlarınkinden yüzde 8 daha küçük ve obezlerin beyinleri 16 yaş daha büyük görünüyor. Aşırı kilolu sınıfına girenlerin beyinleriyse yüzde 4 daha küçük ve beyinleri sekiz yaş daha yaşlı görünüyor. 

Sonuçlar, 70'li yaşlarındaki, ciddi beyin hasarı görülen 94 insanın beyin taramaları temel alınarak oluşturuldu. UCLA (Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles) Nöroloji bölümünden Prof. Paul Thompson, bu oranların ciddi bir doku kaybı anlamına geldiğini belirterek bu kişilerin ayrıca Alzheimer ve beyni etkileyen diğer hastalıklar konusunda da daha fazla risk altında olduklarını söylüyor. Thompson, sağlıklı yiyip kiloyu dengede tutarak Alzheimer'a yakalanma riskinin ciddi biçimde azaltılabileceğini söylüyor. 

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre dünyada 300 milyon obez insan var. Obezite kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, hipertansiyon ve bazı kanser türlerini tetiklerken, cinsel aktivitenin de azalmasına neden oluyor. Hastalığın ana nedeniyse kötü beslenme...

Ön ve arka loptan kayıp
Araştırmayı kaleme alan uzmanlara göre obez insanlar, ön ve arka loplarından beyin dokusu kaybediyor ki bu alanlar planlama ve hafıza, dikkat, yönetici fonksiyonlar, hareket, uzun süreli hafıza ve hareket konularında kritik rol oynuyor. Obezite vücut kitle endeksiyle ölçülüyor. Çalışma Ulusal Yaşlanma Enstitüsü ve Amerikan Kalp Vakfı ve Ulusal Araştırma Kaynakları Merkezi tarafından desteklendi.

Üç Büyüklerin UEFA Sıralamaları


Şampiyonlar Ligi torbalarındaki takımların puanlarına bakarken bizim takımların durumlarını kabaca bir inceleyim dedim. Şampiyonlar Ligi 3. torbasının ilk takımı Olympiakos’un 52.633 puanı var. Bizimkilere şöyle bir göz atarsak...


........................................04/05......05/06.......06/07........07/08......08/09.....ranking
35 Fenerbahçe Tur...10.0750....6.8000....10.2200....18.9500.....6.4000......52.445
60 Galatasaray Tur.....1.0750....1.8000......7.2200......7.9500....15.4000......33.445
64 Besiktas Tur............7.0750....6.8000......6.2200.....8.9500......3.4000......32.445

FB, özellikle Şampiyonlar Ligi’ndeki çeyrek final başarısı ile topladığı puanlarla, 2. torbayı ucundan kaçırıyor. O sezon FB, UEFA’da GS’ın çeyrek final kapısından döndüğü geçen sezon ile birbirine yakın puanlar almış. Belki ŞL’de her kazanılan puan ve maç kulüp kasasına milyonlarca Euro olarak dönüyor, ancak UEFA’da daha kolay takımlara karşı daha beleş(...) puanlar kazanılabiliyor sanki. Bu sezon GS ve FB’nin Avrupa Ligi’nde toplayacağı göreceli olarak kolay puanlar, gelecek sezon bir ihtimal ŞL’de Türkiye’yi temsil edecek iki takıma çok büyük artı olarak dönecek. FB’nin çeyrek finale yükselmesi, GS’ın ise neredeyse kupaya ulaşması gerekiyor 2. torbaya yükselebilmeleri için.

GS, önce 1988, daha sonra 1992-93 ve 2000-2001 dönemlerinde topladığı Şampiyonlar Ligi çeyrek ve yarı final puanlarını sonraki 5 sezonda heba etmişti. Şimdi ise tekrar eski puanlarına ulaşabilmek için geçtiğimiz 4 sezonu telafi etmesi gerekiyor. Şampiyonlar Ligi’nde 1. torbanın kılpayı kaçırıldığı 2002 sezonunu hatırlıyorum da...

BJK ise 03/04’teki UEFA çeyrek finalinden sonra istikrarlı bir şekilde vasat görüntüsünü devam ettirmiş son 5 sezonda. 3. torbada yer alması, UEFA’nın yeni ŞL statüsü vasıtasıyla olmuş sanki. Umarım 3. torbada olmayı iyi kullanır, ve en azından yoluna Avrupa Ligi’nden devam eder.

İlk 207’ye giren takımlar arasında 4. olan Trabzonspor, ve toplam puanı sadece 10.445. Gençliğimizin ‘Avrupa Fatihi’ sıfatından, Lyon’u Aston Villa’yı eleme, Barca, Inter’i evine mağlup yollama günlerinden bugünlere... peh!

İlk 200’deki diğer 2 takım ise Kayserispor ile Gençlerbirliği. Puanları ise yok denecek kadar az.

FIRINDA TAVUK

Bütün tavugu hiç evde yapmayı denememiştim.Hep hazır alır yerdik.Bir de evde deneyeyim dedim.Sonuç çok güzel oldu.Biraz fırında pişme süresi uzun oluyor ama deger.
Malzemeler:
  • Bir adet bütün tavuk
  • 2 yemek kaşıgı mayonez
  • tuz,kekik,kırmızı toz biber
  • garnitür olarak patates
  • sıvıyag(tepsiyi yaglamak için)

Tavugu temzileyip yıkıyoruz.Küçük bir kabın içinde mayonez ve baharatları iyice karıştırıyoruz.Fırın tepsisini sıvı yagla yagladıktan sonra tavugu içine koyup her tarafına mayonezli karışımdan bir kısmını sürüyoruz.Yanına da garnitür olarak patatesi soyup dilimleyip ve baharatlayıp koyuyoruz.180C ayarlı fırına verip pişiriyoruz.Üst tarafı kızarınca altını çevirip tekrar mayonezli karışımdan sürüyoruz.Ve tekrar pişmeye bırakıyoruz.Yaklaşık 1 saat kadar pişmesi gerekiyor.Bu kadar elektrik yakacagıma hazır alırım dediginizi duyar gibiyim.Ama emin olun evde yapılanın yerini hiçbirşey tutmuyor. Yanında da patates olunca daha bir iştah açıcı oluyor.
Afiyet olsun.

Yaşasın bugün maç var...


Üç senedir meşhur şampiyonlar ligi macerası hariç pek sarfetmediğimiz bir cümle: ‘yaşasın bugün Fenerbahçe maçı var’

Gerçekten de öyle Daum’un imzalaması ile beraber geçen kısa sürede üç sene önceki hislerle bekliyoruz her Fenerbahçe maçını. Geçen seneki gibi bir görevmişcesine değil Fenerbahçe’yi seyretmek için oturuyoruz televizyonun başına. İşten erken çıkıp koşa koşa eve gidiyoruz.

Belki şapiyon olamayacağız, belki yine son haftada hüsran yaşayacağız ama bu Fenerbahçe’yi böyle beklemeyi seviyoruz.

Yaşasın bugün maç var..


26 Ağustos 2009 Çarşamba

Gerçekleşen CM Efsaneleri : Labinot Harbuzi




CM 01-02, CM serileri içinde İsveçlilere en çok kıyak geçilen oyunlardan biriydi. Kallström, Elmander, İbrahimovic ve Yksel (Yüksel değil) Osmanovski dışında o dönemin hot prospectlerinden pek bir şey çıkmadı sanıyorduk... Anlaşılan, İsveçliler durumu o kadar da abartmamışlar, CM'deki favori oyuncularımdan AMC oynayan Harbuzi'yi, Gençlerbirliği sayesinde ilk defa kanlı canlı izleme fırsatım oldu. Kendisi anlaşılan bu sezonun sürpriz oyuncularından biri olacak.

Kim bilir, belki sezon sonu da "wants to move to a bigger club" olur...

25 Ağustos 2009 Salı

25 Agustos 2000


Bugun, Galatasaray'in 9 sene once Sampiyonlar ligi sampiyonu olan Real Madrid'i 2-1 yenerek kazandigi Super kupanin 9.cu yil donumu.
Mehmet Cansu'nun biz Real Madrid yedeklerle cıkar diye rahattık, Real Madrid'in baskanı bu kupa bizde yok alın deyince tam kadro cıktılar, Figoları sahada görünce sesimiz kesilmişti. Başkan bizi ciddiye bile almıyordu, ama kupayı kazanınca yüzler değiştigini anlatmasi o gun yasanan herseyi ozetliyor.

kahvaltılıklarım:

mini pizzalar:
Birazda kahvaltılıklarımı paylaşmak istedim.bayat ekmeğim varsa muhakkak değerlendirrmek isterim..bu mini pizzalar hep beraber yapılan pazar kahvaltılarında harika gidiyorr...şmid gelelim tarifee..

malzeme:

  • 1 adet bayat ekmek.
  • 2 yumurta
  • 1 adet küp küp doğranmış domates
  • 1 adet küp küp doğranmış yeşil biber
  • 100 gr küp küp doğranmış sucuk
  • 200 gr küp küp doğranmış kaşar peyniri
  • sıvıyağ
  • arzuya göre baharatlar-tuz
  • bir çay bardağı süt

Yapılışı:

  • Ekmeği dilimleyip yağlanmıuş yada yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizelim.
  • derin bir kasede tüm malzemeyi karıştıralım.
  • Ekmeklerin üzerine harcı paylaştıralım.
  • 160 derecelik fırında 15 dakika pişirelim.

afiyet olsun.....

İstanbul Fashion Days İçin Defile Davetiyesi


İstanbul Fashıon Days den defile davetiyesi aldım.Yurt dışında olduğum için defileye katılamayacağım.
Davetiyemi izleyicilerimden birine vermek istediğimi söyledim.
Onlar da kabul ettiler.Hatice Gökçe'nin defilesini izlemek ve sizde moda haftasını solumak istiyorsanız adınızı ve soyadınızı jojikmoda@hotmail.com a gönderin.Şanslı kişiye şimdiden Moda haftasının tadını çıkartmasını diliyorum.
-Davetiye verilmiştir.Herkese teşekkürler-

Mustafa Denizli : Kulübedeki Yorgun Adam

Bu sene işler hiç de iyi başlamadı. Denizli de bunun farkında, yönetim de... Fakat Denizli'ye çok fazla yetki verildi, kendisi adeta geçen sezon başında Ertuğrul Sağlam ve Sinan Engin'in ikisinin toplam yaptığı mesaiyi tek başına yapmaya çalışıyor. Hatta daha da fazlasını yapıyor, fakat klübeye bakınca gördüğüm yorgun bir Mustafa Denizli. Fizikselden çok, zihinsel bir yorgunluk okunuyor gözlerinden; sanki kafasında yapmak istediklerini tam da yapamamanın getirdiği bir ağırlık var, kararlarında eski zamanlara göre daha temkinli, maç içindeki değişiklikleri bile önceden tahmin edilebiliyor. Aslında kafasında gayet net bir planı var, yapılan transferler bile bunu gösteriyor, fakat koskoca klüp adeta Mustafa Denizli'nin başına kalmış durumda. Ne yapılacak? Bu saatten sonra, "sorumlu menejer" gibi uydurma bir isimle Denizli'nin üstüne gelecek adamı, Mustafa Hoca kabul eder mi? Peki kendisi böyle tam yetkili menejerlik pozisyonuna getirilse, ve klübün kendi çocuklarından biri gerçek anlamda teknik direktörlük yapsa. Sergen olabilir mi? Tayfur? Rıza ve Ertuğrul kötü ayrıldılar, fakat Metin Tekin? Şifo kabul eder böyle bir şeyi?

Beşiktaş'ta herkes kadroya bakıyor ve bu kadro yetersiz diyor, fakat kimsenin, yönetimin bile, klübedeki yorgun adama destek çıkmıyor. Bizim son 5 yıldaki en iyi transferimizi Denizli'dir, ve şu an onu kaybetmek üzereyiz.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Gülen Karga


Mustafa Denizli: "Bu eleştirileri yapanların bildiği kadar, benim unutmuşluğum var. Kargalar bana kılavuzluk yapamaz. O zaman burnumuz kötü yerlere gider. Kargaların çeşitleri vardır; leş kargaları vardır, kılavuz kargalar vardır. İkisinden de hayır gelmez"

Bir de gülen kargalar var, onları unutmus Bay Denizli... Umarım kendisine sonradan hatırlatmazlar...

SEBZELİ PİLAV VE YEŞİL FASULYE

İftar sofralarınıza çok yakışacagını düşündügüm ikilinin tarifi vermek istiyorum ben size. Ve ayrıca bu tarifleri İftar Bereketi Etkinligi-3 göndermek istiyorum.
Sebzeli Pilav
Malzemeler:

  • 2 su bardagı pirinç
  • 1 adet patlıcan
  • 1 adet havuç
  • 2 adet yeşil biber
  • 1 adet kırmızı biber
  • biraz haşlanmış veya konserve bezelye
  • 3,5 su bardagı sıcak su
  • tuz
  • Az tereyag ve az sıvıyag karışımı
Pirinçler ılık tuzlu suda 30 dakika bekletilir.Bu arada diger malzemeler havuç,yeşil ve kırmızı biber soyulup ufak ufak dogranır.Patlıcan alaca soyulup acısı çıkması için tuzlu suda bir süre bekletilir.Ve sonra bu sudan çıkartılıp yıkanır.Tencereye yaglar konup içine tuzlu sudan çıkarılıp birkaç defa yıkanmış pirinçler ilave edilerek agır ateşte bir süre kavrulur.Sonra sırasıyla havuç,yeşil ve kırmızı biber ve patlıcanlar eklenir.ve kavrulmaya devam edilir.Malzemeler pişene kadar bu işlem devam eder.Ve sıcak su ilave edilir.Ve tuzu atılarak içine tavuk bulyon konulur kısık ateşte pişmeye bırakılır. (Eger bu işlemler zor geldiyse hazır garnitürde kullanabilirsiniz.)
Afiyet olsun.
Yeşil Fasulye
Malzemeler:
  • yarım kilo yeşil fasulye
  • 2 adet domates
  • 1 adet kuru sogan
  • 1 yemek kaşıgı domates salçası
  • tuz,kırmızı biber,karabiber
  • su
  • sıvıyag
Fasulyeler yıkanır ve istenilen şekilde dograndıktan sonra kılçıkları ayıklanır.Tencereye sıvıyag alınır ve yemeklik dogranmış sogan ilave edilir.Sogan pembeleşince salçası ilave edilir ve bir süre karıştırılır.Üstüne fasulyeler eklenir ve karıştırılmaya devam edilir.Son olarak üstüne kabukları soyularak ufak dogranmış domates ilave edilir ama karıştırılmaz bir süre domatesin suyu ile pişmesi için kapagı kapatılır ve altı kısılır.Domatesle riyice ezilip fasulyeler sararmaya başlayınca suyu ve baharatları ilave edilir ister normal tencerede ister düdüklü tencerede pişmeye bırakılır.
Afiyet olsun.

Transferi Bol Rekabeti Az Süperlig

Geçen hafta Sivasspor Fenerbahçe karşısında tutunamadı, sahadan farklı mağlubiyetle ayrıldı. Bu hafta da Kayserispor, Galatasaray karşısında bozguna uğradı. 2 takım da, Anadolu'daki klüpler arasında son birkaç yılın başı çeken klüpleriydi. "Büyükler" karşısındaki acizlikleri aslında bu sezon ligde heyecan katsayısının az olacağını gösteriyor. Başaltı takımlardan bir tek umutlu olduğum Bursaspor var. Onlar da, yıldız oyuncuları Sercan yüzünden sezon boyunca istim üzerinde kalacak gibiler, Mehmet ve Gökhan'ın Kayseri'de ilk parladıkları sezonları hatırlayın, medyanın baskısı yüzünden klüp yönetimi "oyuncularımızı satmıyoruz" mealli billboardlar hazırlamıştı. Bursaspor da ilerleyen günlerde Sercan'ı satmadıklarını zeplinlerle falan duyurabilir. Sonuçta, ligin ilk haftasından çıkan tablo Galatasaray ve Fenerbahçe için ne kadar umut doluysa, ligin geri kalanı için o kadar karamsar gözüküyor.

Acaba son 10 yılın en sıkıcı ligi bizleri mi bekliyor?


23 Ağustos 2009 Pazar

Sercan Çelişkileri


Sercan'la ilgili üst üste iki açıklama geldi. Fenerbahçe'den gelen resmi açıklamaya göre Bursaspor Sercan'ı Avrupa'ya göndermek istediği için bu transfer gerçekleşmemiş. Adnan Polat ise Sercan'ın bütçelerini aştığını söyledi. Bu iki açıklamadaki çelişkiyi farkeden var mı?

Çelişki şurada: Adnan Polat'ın dediğine göre eğer bütçeleri yeterli olsaydı Sercan'ı almalarının önünde bir engel yoktu. Yani Bursaspor'un Sercan'ı Avrupa'ya gönderme mazereti mevzu bahis Galatasaray olunca çok da geçerli değil.

Bu karmaşık ilişkiyi açıkalyan benim naçizane teorim şöyle: Sercan aslında Cimbom'a gelmek istiyor fakat Fenerbahçe Sercan için Bursaspor'a Galatasaray'dan daha fazla para veriyor. Bir nevi Topuz vakası yani.. Bursaspor da Kayserispor gibi bir tarafı gücendirmemek için Avrupa bahanesini uyduruyor. Bahane diyorum çünkü Sercan'ı yurt dışından takip etseler de onun için 10 milyon dolar verecek bir takım olmadığı çok açık. Bu yüzden Sercan bu senelik Bursaspor'da kaldı. Peki nereye kadar?

Not: Bu arada Sercan'a en çok ihtiyacı olan takım Beşiktaş mı acaba??

Vasatlığın Müthiş Cazibesi - 01

"beşiktaş geçen sezon gs ve fb'nin kötü olması vede sivasspor'un son haftalardaki hediyesiyle 6 sene sonra gelen bir şampiyonluk aldı.bu sezon galatasaray ve fenerbahçe çok iyi olduğundan beşiktaş unutsun bi 6 sene daha şampiyonluğu"

Az önce NTVSPOR'da gördüğüm bir yorum.
Gerçekten harikasınız, lütfen böyle devam edin...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Diş Fırçası



Semih, Roberto Carlos, Alex, Deniz, Deivid... Ortak noktaları ne?

Daum'a göre dişlerini iyi fırçalamamaları.. Eksantrik teknik direktörün ilk bombası senenin başında geldi, bakalım bu sene daha neler göreceğiz.

Merserize Hırka




Kaş Transferi : Büyük Ama Yetersiz Revizyon


Erhan, İsmail, Ferrari ve şimdi de İbrahim Kaş... Geçen senenin defans ekibinden geriye, form tutması beklenen Toraman, Sivok ve artık yavaş yavaş 2. plana düşen Üzülmez kaldı. Takım şampiyon olunca, Mustafa Denizli en zayıf bölge olarak bellediği defansı tamamen değiştirdi. Yeni transferler ile bambaşka bir defans kurgusu yaratılabilir; peki işler mi? Her transfer zaten bir kumar olduğundan, şimdiden ahkam kesmek gereksiz olur. Fakat kafamda 2 önemli soru işareti beliriyor: Bir ay içinde Beşiktaş'ın Avrupa macerası başlayacak ve ortada oturmuş bir defans kurgusu yok. Oyuncuların tek tek iyi olması, hatta mükemmel oyuncular olmaları, beraber performanslarının nasıl olacağı hakkında bize ipucu vermekten uzak. Sivok'a zaten güvenilmeyeceği belli oldu, hata yapmaya müsait bir oyuncu; Ferrari desen iyi bir defans oyuncusu ama o kadar işte, ondan bir Ronaldo ya da yaşlanmış bir Zago bile çıkartmak şu aşamada zor görünüyor. Erhan ve İsmail ise hala kanatlardaki ileri çıkma, kademede durma olayını, önlerindeki oyuncularla oturtmuş durumda değiller, en azından 1-2 aya ihtiyaçları var. İbrahimler kadrosunun da genel durumu onlardan iyi değil, Kaş Türkiye'nin en çabuk stoperlerinden biri fakat çabukluğun herşey olmadığını bize öğreten bir Ronaldo örneği var yakın tarihli belleğimizde. Umarım İspanya'da enerjisini ekonomik kullanmayı öğrenmiştir, çabukluğuna, oyunu okumayı da eklerse o zaman defans hattında bir fark yaratabilir fakat şu an itibarı ile arka cepheden gelen sinyaller çok da olumlu değil.


Daha da kritik bir konu, defanstan topun nasıl çıkarılacağı. Malum, yerli oyuncularımız arasında bunu yapabilen oyuncular az, Ahmet Yıldırım gibi adamlar ne yazık ki kolay yetişmiyor, buna getirilecek çözümler ise ya defans hattını Alman bölgesine yakın kurmak ve kısa paslarla topu Ernst-Fink ikilisine aktarmak, ya da Almanlardan bir tanesini defans bloğuna yakın oynatmaktan geçiyor. 2 durumun da kendine göre riskleri var; defansı ileriye kurmak demek, rakip takımda bolca Ümit Karan tipi ofsayt delisi oyuncu olmasına dua etmekten başka bir şey değil. Ernst ya da Fink'i sarkık oynatmak demekse, ortasahada üstünlüğü rakibe vermek manasına geliyor. Daha öncede yazdığım gibi, Beşiktaş'ın topu son dörtlü dediğimiz hücum oyuncularına verdiği zaman hiç bir problemi olmuyor: bu dörtlü Şampiyonlar Ligi'nin en iyilerinden olmasa bile, aralarındaki uyum ve yetenekli oyuncuların varlığı ile en azından iç saha maçlarında puan getirebilecek güçte. Fakat defans ve ortasahadan top çıkarmakta zorlanıyor takım... Ernst ve Fink iyi oyuncular olsalar da, dikine çok geniş bir alanda top dağıtmak zorunda kalabilirler ki, bu iki oyuncunun da tarzları dışında bir oyun oynaması demek. Defansın top çıkaramama problemine, bir de Türkiye'nin en kötü top dağıtan kalecisi olan Rüştü'yü de ekleyince, kesilen her atağın, aynı dakika içinde Beşiktaş kalesine geri gelme riski artmakta. Şimdilik sezon başı olduğu için, Ernst de, Fink de takımın bu eksikliklerini kapatmak için canla başla mücadele ediyorlar, fakat ikisinden birinin sakatlığı ya da formsuzluğu durumunda Beşiktaş'ın kaleci ile forvet arasındaki bağı tamamen kopabilir. Bu durumda da yapılacak en mantıklı şey, İsmail Köybaşı'nın, defans hattındaki diğer oyunculara göre daha fazla olan ofansif yeteneğine güvenmek. İsmail tam da bu yüzden takımın şu an en vazgeçilmez elemanı: ileri çıkışları ile Tello'yu rahatlatmakta ve onun hücumda da aktif rol almasını sağlamakta, defansta doğru kademe yaptığı zamanlarda ise, yine önünde oynayan Tello'nun defans yardım için çok da geriye gidip, sol kanadın hücum gücünü düşürmesini engellemekte. İsmail ile aynı bölgede oynayan İbrahim Üzülmez'in sol kanat bindirmelerini(!) düşündüğümüz zaman söylediklerim sanırım daha da somutlaşmakta.

Görünen o ki, bu sene Beşiktaş, yıllardır alışık olmadığımız bir biçimde sol kanattan gelecek toplara güvenen bir oyun izleyecek. Sağ kanatta, Ekrem ve Erhan ikilisi buna ne kadar katkı sağlar bilinmez fakat, kanatlar arasında hücum yönünde bir dengesizlik olacağı kesin.

Defans içinse, İbrahim Kaş'ı tekrar takımda görmek mutluluk verici, fakat onun takımdaki asıl rolü kadroyu genişletmek olacaktır. Defansı Şampiyonlar Ligi standartlarına yaklaştırmanın yolu, Kaş transferi değil, Zago tarzı tecrübeli bir stoperi mevcut kadroya monte etmektir. O zaman eldeki oyuncular da kendi oyunlarını bir gömlek yukarıya rahatlıkla taşıyabilirler.


Peki bu tecrübeli stoper kim olmalı? Gel de Mellberg transferine üzülme! Mellberg bu konudaki ilk adayımdı, fakat İsveçli oyuncu Yunanistan'ı tercih etti. Aklıma gelen 2. isim, daha önce yazdığımız Coloccini. Carvalho, Lucio gibi isimler de gayet makul geliyor. Eğer biraz daha araştırılırsa, büyük liglerden bu kalibrede en az 10-15 potansiyel aday çıkar. Türkiye'ye zamanında Popescu, Zago gibi oyuncular geldiyse, bu saydığımı isimler ve benzerlerinin de gelmemesi için hiçbir sebep yok. Hazır Sivas da elenmiş, parası da Beşiktaş'a kalmışken...

Seni, başkalarının basiretsizliği yüzünden günah keçisi yapmaya hazır bir lige tekrar hoşgeldin İbrahim'ciğim!

21 Ağustos 2009 Cuma

20 Ağustos 2009 Perşembe

Galatasaray'ın Türk Defans Oyuncuları & 20 Yıllık Özlem

NoatSamisa yorumlara cevap yazarken ilginç bir noktaya da değinivermiş, ligde şampiyon olan kadrolarda defansı komple Türk oyunculardan kurulu son takım, 89-90 şampiyonu Beşiktaş'mış. O zamanki kadroda Kadir - Ulvi - Gökhan - Recep dörtlüsü oynamaktaydı.

Galatasaray'ın son 2 maçını düşününce, bu sezon 8 Türk defans oyuncusu ile oynayan Galatasaray eğer şampiyon olursa 20 yıl sonra bu başarıyı tekrarlama şansı yüksek görünüyor.

Not: Yazarımız Mu'ya göre GS son şampiyonlukta Song'dan ikinci yarı faydalanamadığı için bu rekorun 2 sene önce kırıldığını iddia ediyor, yorum sizin...

PEYNİRLİ AÇMA ÇÖREK

Herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum.Uzun zamandır bloguma ugrayıp yeni birşeyler ekleyemiyorum.Bu seferki sebep sıcaklardan degil maalesef.Keşke öyle olsaydı."İyilikten maraz dogarmış" derler ya bu seferki sebebim bu işte.Yani iyilik yaptık ama sonuç kötü oldu ve dost bildigimiz insanlar tarafından yenilgiye ugratıldık.Neyse sizi sıkıntılarımla yormayacagım ve tarifime geçecegim.Bu tarifimi İftar bereketi-3 düzenleyen arkaşalarıma göndermek istiyorum belki Ramazan da sahur da yapmak isteyen olabilir.

Malzemeler:

  • 1 paket yaş maya
  • 2 su bardagı süt
  • 3 adet yumurta(2 tanesinin sarısı üstüne sürmek için)
  • bir tutam tozşeker,1 tatlı kaşıgı tuz
  • 3-4 su bardagı un(yavaş yavaş ilave edilecek)
  • yarım paket margarin(eritilip hamurun açılınca içine sürülecek)
  • yarım su bardagı sıvıyag

İçi için:Maydanoz,Peynir Üstüne:Susam veya çörekotu

2 su bardagı ılık sütün içinde yaş mayayı eritin.Ayrı bir kabın içinde 3 su bardagı unu,2 adet yumurta akını,1 yumurtanın tamamını,sıvıyagı koyup elimizle karıştıralım.Sonra sütlü maya karışımını ilave edip tuz ve şekerini atıp yoguralım.Eger unu az gelirse un ekleyelim.Hamuru eşit bezelere ayıralım ve açalım.Üzerine erittigimiz margarinden sürüp peynirli harçtan serpelim ve rulo yaparak saralım.Yaptıgımız ruloları 3 parmak kalınlıgında kesip yaglanmış tepsiye dizelim.150C ayarlamış oldugumuz fırını 10 dakika ısıtalım ve kapatalım.İçine tepsideki çörekleri koyalım 15 dakika kadar fırının sıcaklıgı ile mayalandıralım.Çıkarıp üstüne yumurta sarılarını sürelim ve çörekotunu serpip ve 180C fırına verelim.

Afiyet olsun.

Bobo-Nobre Kıyası ya da Küçük Düşünmenin Portekizcesi

Bobo'nun suyu iyice ısındı, eğer yakın zamanda transferi gerçekleşmezse, bu işten hem Beşiktaş, hem de Bobo zararlı çıkacak gibi gözüküyor. İlginçtir, Bobo'nun olası transferi öncesi, ortalıkta bir Bobo - Nobre kıyası almış başını gidiyor. Halbuki Beşiktaş cephesinde planlar çok farklı bir yönde de olabilir.

Bobo satılırsa, klübün kasasına 4-5 milyon avro para girecek. Bir o kadar takviye yapılırsa, takımı Şampiyonlar Ligi'nde sırtlayabilecek, daha da önemlisi camiayı heyecanlandıracak, forma satışlarını patlatacak bir transfer yapılabilir. Fakat süre kısıtlı, eleme turları tamamlanmadan, transferlerin gerçekleşmesi lazım. Bobo'nun gitmesi ile, Delgado problemi de bir süreliğine ertelenmiş olur: yabancı kontenjanı yine açılır. Nobre, Bobo'nun alternatifi olabilir, daha iyi ya da daha kötü oyuncudur orası benim derdim değil, benim derdim iki oyuncunun da tek başına ele alındığında ŞL için yeterli olmadığıdır. Açıkçası, formda bir Batuhan bile, oyuncunun Avrupa'ya pazarlanması adına Bobo ya da Nobre yerine oynatılabilir; en azından genç bir yeteneğin gerçekten iyi bir fiyata satılma şansı olur.

Sonuçta, Bobo tranferi gerçekleşirse, Beşiktaş takımına, ismiyle rakiplerini korkutacak bir isim transfer edilebilir, olmazsa da Yıldıray gibi oyuncularla yetinmek zorunda kalırız.

Nuri Şahin mi dediniz? Kendisi bu aralar Mesut Ozil ile beraber Bundesliga'nın tozunu atmakla meşgul, Demirören'in telefonlarını o yüzden duymuyor olabilir.

Türkiye de H&M mi?

Herkese yeniden merhaba!..Şuanda Almanya'nın Osnabrueck şehrindeyim.Küçük ama çok sevimli bir yer.1 ay daha buralarda olacağım.Almanca dil kursuyla cebelleşiyorum ve bu konuda inanılmaz acı çekiyorum.İngilizce bildiğimi zanneden ben amerikalıları görünce dondum kaldım.İnternational Guest House ta kalıyorum.3 kattan oluşuyor kaldığım yer.32 farklı ülkeyle beraber kalıyorum.Anlayacağınız BBG evinden bir farkı yok:)Ruslara laf atmak istemem ama burdaki Sasha aynı Natasha!

Osnabrueckte gitmek isteyeceğiniz bütün markaları bulabilirsiniz.H&M bunların en başındaydı benim için.3 katlı mağazasıyla karşıladı beni H&M.Çok güzel şeyler var.Ama bu çok güzel şeylerin fiyatları çok güzel bir şekilde artıyor.Ama bulabileceğiniz ucuz şeylerde var.Genelde fiyatlar 5 eurodan başlayıp tırmanıyor.Benim giysilerden çok ayakkabı ve aksesuarlar kalbimi çaldı.Gözümden kaçmayan şey ise ankle bot edinmelisiniz!
Pullu,şakırtılı giysiler çok gözde.Genelde H&M de siyah renk ve tonları ağırlıklı.Kışlıklar gelmiş.Tabi bu Almanya'nın şartlarında kaçınılmaz.H&M in açılmasına çok seviniyorum.Çünkü gerçekten çok hoş şeyler var.Vatkanın varlığını çok hissettirmese de bana hepsi giyilebilecek ürünler.
Krem rengi kadife ankle bota bayıldım.hatırladığım kadarıyla 34 euroylu.Alışveriş yapmadım hemen.Diğer yerleri görüp sonra saldırıya geçmek istiyorum.Ama almadan edemediğim şey fiyonklu yüzük oldu.Tr fiyatıyla 8 tl ye aldım.Cidden inanılmaz şeker duruyor.Burada pimkie mağazında chanel çantasının çakmasını buldum.14 euroydu almadım salaklık yaptım.Bu sefer indiğimde kaçırmıyorum:)
Hepinizi çok özledim.Burası gerçekten beni çok yıprattı.Türkiye özlenmeyecek bir yer değil.Bazılarınız eminim benim yerimde olmak ister.Ama ben keşke sizin yerinizde olabilsem.İlerki postlarımda buraları da göstereceğim size eminim çok beğeneceksiniz.
Jojee Almanya'dan sevgiler gönderiyor.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Plastik şişelerdeki büyük tehlike!


Lösemili Çocuklar Vakfı'ndan (LÖSEV) yapılan açıklamada, plastik kola, su ve süt şişelerinin kanserojen olduğu belirtildi.

Açıklamada, özetle şöyle denildi:

"Birçok içecek ile gıda maddesi plastik şişeler ve ambalajlar içerisinde sunulmaktadır. Ne yazık ki bu plastik şişe ve ambalajların çoğu gıda kodeksi yönetmeliğine uymamamakta, içinde zararlı maddeler barındırmaktadır. Plastik şişelerin ham maddesi bilindiği üzere bir petrol artığıdır. Yapısında yer alan ve sonradan katılan yüzlerce kimyasal madde insan sağlığını doğrudan ilgilendirmektedir. Özellikle plastik şişenin içine konan asitli içeceklerin (kolalı, gazlı içecekler, süt, meyve suları vb.) eritici etkisi ile bu kimyasallar plastikten koparak içindeki içecek veya yiyeceğin özüne geçebilmektedir."


Açıklamada şu önerilerde bulunuldu:

"Özellikle hamileler, çocuklar ile 60 yaşın üzerindeki kişiler plastik şişe ve kaptaki içecek ve yiyecekleri tercih etmesinler.Sıcak çay, kahve vb. sıvıların sunulduğu plastik bardak ve plastik karıştırıcıların kullanımı yasaklanmalıdır.

Tüm gıdaların (özellikle süt, meyve suyu ve su) tüketiminde cam şişe ve kaplar kullanılmalıdır.Piyasada plastik şişelerde satılan ve çok fazla tüketilen kolalı içeceklerin, içerik analizleri yapılmalı ve sonuçları açıklanmalıdır."

Romatizma ve Ağrılara son

TAMEK YEMEK YARIŞMASI - BAMYA ÇORBASI




Tamek Mutfak Keyfinin düzenlediği yemek yarışmasına bende Konya 'ya özgü Bamya Çorbası ile katıldım.


Yarışmaya katılım ve oylarınız için BURAYA tıklayın


Oylarınızı bekliyorum:)))